Merhaba sevgili okur,
Bir coffeeshop’da elimde kahveyle, dikkattimi çeken bir masaya oturmuş ‘acaba blog için nasıl bir içerik üretsem?’ diye düşünürken gözüm kahveme takıldı. Aniden geçmişten gelen bazı anılar kahvenin kokusuyla birlikte birden hafızamda yerini aldı. Öncelikle şunu belirtmek isterimki, günümüzde üçüncü nesil kahvecilik olarak geçen bu tarz mekanlarda kaliteli bir kahveye ulaştığım ve kahvenin büyüleyici kokusunu ciğerlerime doldurduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Neyse nerde kalmıştık 🙂 Evet hafızamda yerini alan anılar… Fotograf karesini anımsatan görüntüler ve sesler yavaş yavaş zihnimde canlanmaya başladı bile…
Küçücük bir coffeeshop da barista olarak çalıştığımız dönemde, kahve sayesinde ilk önce birbirimizi daha sonra da hayatımızı değiştiren insanları keşfettik. Neredeyse her gün bir fincan kahvenin bizde bıraktığı izlere şahit olurken buluyorduk kendimizi. Çalıştığımız kafenin küçük olması bizim için bulunmaz bir nimetti. Bu sayede gelen her müşteri ile birebir ilgileniyor ve onlarla sohbet etme şansı buluyorduk. Kahvenin dünya genelinde en çok tüketilen içeceklerden biri olmasını ve çalıştığımız kafenin turistik bir konumda olduğunu düşünürsek, müşteri skalamızın ne kadar çeşitli kültürlere sahip insanları barındırdığını tahayyül etmen zor olmasa gerek. Bu mekanda anlatılcak o kadar çok şey var ki… Bunları aklıma geldikçe ara ara anekdot şeklinde yazıların arasına sıkıştırmayı düşünüyorum. İşte onlardan biri…
Kafeyi erkenden açtığımız sıcak ama sakin bir yaz günü sabahı uzun boylu, kıyafetleri biraz eski, dışardan bakılığında birazda tuhaf görünen yabancı bir adam espresso istedi. Onu ilk kez buralarda görüyorduk açıkcası dış görünüşüyle de ilgimizi çekmeyi başarmıştı. Bu arada kafeye giriş çıkışı sağlayan iki kapı mevcuttu ve biri barın hemen yanındaydı. Hesabı barda ödeyen bu yabancı kafeden çıkmadan kapının önünde bizimle muhabbet etmeye başladı. Hani bi şey almak için komşuya gidipte kapı ağzında saatlerce muhabbet eden annelerimiz var ya, ha işte tam da onun gibi 😃 kapı ağzında daldık muhabbete. Bizim ona meraklı gözlerle baktığımızı sezmiş olmalıki kendinden bahsetti biraz. Hollandalı bilgisayar mühendisi olan ismini anımsayamadığım bu yabancı, yapmış olduğu birkaç yıllık birikimle her şeyi geride bırakarak dünyayı gezmek için çıkmış yollara. Bir çok ülkeyi gezmiş, bir çok insanı tanımış. “Tamam da Konya’da ne işin var be kardeşim!” diyemedik tabi. Yapmış olduğu yolculuktaki deneyimlerinden bahsetti biraz sonrada bize nasihat verir gibi “Kendi konfor alnınızın dışına çıkın ve kendinize farklı kültürleri tanıma şansı verin. Bunu mutlaka ama mutlaka yapın…” dedi ve ekledi “Cebimdeki son parayı espresso için veriyorum. Şanslıyım, kahveniz güzeldi ama fiyatlarınız biraz pahalı 😕”
Esrarengiz birazda tuhaf olan bu yabancı, kafalarda biraz soru işareti bırakmıştı sanki. İşte bu sorular: Bizim için Türkiye şartlarında kaç yıllık birikim yolculuk serüvenimizi başlatabilir? Gezme tutkusu para kazanmanın önüne geçebilir mi? İnsan bir kez keşif duygusunu tattığında artık ona bağımlı mı oluyor? Yolculuk, bitişi olmayan ve süreklilik isteyen bi şey mi? Kafamdaki tüm bu soruları bir kenara bırakıyorum biri hariç; Peki ya, cebimizde kalan son parayı biz olsak, bi kahve için mi harcardık?
Hep yolda kal.
Görüşürüz….
Bize kahve ısmarlamayı yada linki paylaşmayı unutma! ☕️ 😎
June 30, 2023
Saraybosna’da nerede ne yenir? Meşhur olmuş mekanlar…
Ne yani Saraybosna’ya kadar gidip meşhur boşnak böreğini sıradan bir yerde yeyip de mi dönelim!
April 29, 2023
Tiflis’de unutamadığım kahve deneyimi…
Eğer bir kahve tutkunuysanız ve bizim gibi bu mekanları keşfetmeyi seviyorsanız bir de yolunuz Tiflis'e düştüyse...